İnovasyon Niçin Önemli?

Şirketinizdeki tüm bağlantılı iot cihazlarınızı, ihtiyacınıza özel üretilecek tek bir uygulamadan takip edin, yönetin!

Yeni Nesil Geçiş Sistemi sık giriş-çıkış yapılan alanlardaki teması sıfıra indirerek çalışanlarınızın veya müşterilerinizin hızlı temassız geçiş yapmalarını sağlayın, verilerini kolayca takip edin.

 

Hobiler de İnovasyon Yolu Eğitimi'ne hoş geldiniz. Bugünkü eğitimimizin temel amacı, KOBİ'lerin inovasyonu nasıl yapabileceği, inovasyon yapmak için kullanılabilecek metotlar ve inovasyon ekiplerinin nasıl fikir üretebileceği konularını ele almaktır. Ayrıca, bu üretilen fikirlerin nasıl pratik uygulamalara dökülebileceğini ve KOBİ'lerin kendi pazarlarında nasıl rekabet avantajı sağlayabileceklerini tartışacağız. Bu konularla ilgili sizi küçük, öz ve hızlı bir eğitim sunmak istiyoruz.

 

Eğitimimiz altı temel başlık üzerine odaklanmaktadır. İlk başlık, neden inovasyonun önemli olduğunu ve neden dünya genelinde bu konunun önemli bir gündem maddesi haline geldiğini ele alacak. İkinci başlık, KOBİ'lerin neden inovasyon yapması gerektiğini ve bunun büyük şirketlerden farklı bir süreç olduğunu tartışacak. Üçüncü başlık ise inovasyonun farklı türlerini ve çeşitlerini, örneğin ürün inovasyonu, pazarlama inovasyonu, satış inovasyonu ve maliyet düşürme inovasyonu gibi, ele alacak.

 

Dördüncü başlık, inovasyonun nasıl yapılacağına dair metodları ele alacak. Beşinci başlık, çalışanların, yöneticilerden en alt kademeye kadar, inovasyon fikirleri üretirken nasıl etkili olabileceklerini ele alacak. Son olarak, bir işletmede inovasyonun nasıl yönetileceğini ve bu süreçlerin nasıl uygulanacağını tartışacağız.

 

Yani, 120 dakikalık bu eğitimde altı farklı konuya hızlıca göz atacağız ve herkesin düşünce süreçlerini biraz açmaya çalışacağız. İlk başlığımıza geçelim. İlk başlık nedir? İnovasyon. Neden dünya genelinde bu kadar önemli? Çünkü 21. yüzyılın temel noktasında, bütün şirketler artık inovasyon yapmadan ayakta kalamayacaklarını biliyorlar. Ancak sadece inovasyon yeterli değil, aynı zamanda yaratıcı ve olağanüstü fikirler bulmamız gerekiyor. Sıradan fikirler, rakiplerimizin önüne geçmemize engel oluyor. Bu nedenle, bu kavramı daha iyi anlamak için 1950'lerden 2020'lere kadar olan dönemde firmaların üstünlüklerini gözden geçirelim.

 

1950'lerde firmalar nasıl üstünlük sağlıyorlardı ve bugün nasıl sağlıyorlar? Kesinlikle, 1950'lerde üstünlüğün temeli üretimdeydi. Kim daha fazla üretirse, rakiplerine karşı üstünlük sağlıyordu. Ne kadar çok araba, beyaz eşya, telefon veya makine üretiyorsanız, o kadar önemliydi. Çünkü dünya hemen herkesin hızla harcama yapmak istediği bir döneme açıldı. Ancak daha sonra, 1950'lerden itibaren bu trend yavaşça maliyetlere odaklanmaya başladı. Yani üretmek hala önemliydi, ancak kar elde etmek için maliyetleri düşürmemiz gerekiyordu.

1960'ların ve 70'lerin başlarında maliyetler düşürülmeye başlandı. İşte ünlü Toyota Üretim Sistemi. Toyota'nın yalın üretim sistemi, bugün sıkça bahsettiğimiz sistemlerin temelini atmaya başladı 1970'lerde. Bundan önce, 1950'ler ve 1960'lar boyunca problem çözme teknikleri gelişti. SWOT analizi gibi teknikler yaygınlaştı ve herkes işlerini daha maliyet etkin bir şekilde yapmayı öğrendi.

 

Nihayet, 1970'lerin sonrasında iş kaliteye odaklandı. ISO 9000 serisi standartlar gibi (11 binler, 13 binler, 14 binler, 17 binler) unsurlar, tüm şirketlerin daha yüksek kalitede ve hatasız üretim yapmaya çalıştığı bir dönemi başlattılar.

 

Ancak, 1980'lerden sonra dünya hızla değişmeye başladı. Neden mi? Çünkü ikinci endüstri devrimi sona ermişti ve üçüncü devrim başlıyordu. Bu devrimde her şeyin hızlı olması gerekiyordu. Robotlar üretilmeye başladı, otomasyon daha da önemli hale geldi ve PLC'ler (Programlanabilir Lojik Kontrolcüler) firmalarda daha yaygın hale geldi. Dijitalleşme dediğimiz unsurlar yavaşça başlamıştı, ilk bilgisayarlar küçük olsa da, Commodore gibi kişisel bilgisayarlar yeni yeni ortaya çıkmaya başladı. Microsoft şirketi kurulmuştu ve bilgisayar üretimine giriş yapmaya çalışıyordu. Bu dönemde hız büyük bir önem kazandı; kim daha hızlıysa rakiplerinin önündeydi.

 

Daha sonra, 1990'lı yıllarda bu biraz da esnekliğe dönüştü. Yani, mevcut gücünüzle nasıl daha esnek bir üretim yapabilirsiniz? Müşteri odaklılık, müşterinin isteklerini dikkate alarak daha esnek üretim yapma konuları gündeme geldi.

 

Ancak, 2000'lerden sonra artık dünya tamamen değişmişti. Üçüncü endüstri devrimi sona eriyordu ve internet 1996'da devreye girmişti. Word, Excel, PowerPoint gibi araçlar dünya genelinde yayılmıştı ve aynı dönemde bir dördüncü endüstri devrimi başlamıştı. Dünya daha yaratıcı ve inovasyon odaklı bir yöne doğru ilerlemeye başladı ve bugün geldiğimiz noktada, şirketlerin yaratıcı ürünler üretmesi ve inovasyon yapması gerektiğini biliyoruz.

 

Bu süreçlerin her aşamasının ardında krizler olduğuna dikkatinizi çekmek istiyorum. Bugünlerde, COVID-19 salgını gibi büyük bir krizle karşı karşıyayız. Üretim maliyetleri arttı, kalite iyileşti ve süreçler ikinci dünya savaşı sonrasında ortaya çıktı. İkinci dünya savaşının sona ermesi büyük fabrikaların kurulmasına, savunma ve donanma sektörlerinin gelişmesine, NASA'nın kurulmasına ve birçok fabrikanın temellerinin atılmasına yol açtı. Bu, ikinci dünya savaşı sonrasında büyük bir inovasyon dönemini başlattı, ancak o dönemde buna inovasyon denilmiyordu.

 

Sonunda, 1990'lı yılların ortalarına geldiğimizde, Sovyetler Birliği'nin çöküşü ve Doğu Berlin ile Batı Berlin'in birleşmesiyle dünya yeni bir devrimin başladığını gördü. Bu devrimle birlikte, internet, otomasyon, robotlar ve dijitalleşmeyle tanıştık.

 

Ancak, tam da bu gelişmeler yaşanırken, 2000'lerin başlarında, Amerika Birleşik Devletleri'nde New York şehrindeki ikiz kulelere yapılan terörist saldırı sonrasında dünya üçüncü bir krize girdi.

 

Yaratıcı olan firma, her zaman bu yaratıcı düşünceyi kullanarak problemleri, hizmetleri, servisleri ve satış sonrası hizmetleri olan müşterileriyle yaptığı on görüşme hizmetlerinden maliyetleri düşürmeye yönelik yaratıcı fikirleri ticari bir başarıya dönüştürdüğünde, bu yaptığımız işlemi inovasyon olarak adlandırıyoruz. Bu son derece önemli bir kavramdır ve inovasyon, ürünlerde, hizmetlerde, satış sonrası hizmetlerde, maliyet düşürmede, müşteri geri bildirimlerinin değerlendirilmesinde, ambalaj tasarımında, pazarlama stratejilerinde veya başka bir alanda gerçekleşebilir. Şimdi bu konulara daha yakından bakacağız.

 

Yani, iki temel unsurdan bahsediyoruz: birincisi, yaratıcı olmak; ikincisi ise bu yaratıcı fikirleri inovasyona dönüştürmek. Hatta son beş-altı yıldır Dünya Ekonomik Forumu'nun yaptığı tüm çalışmalar, insan kaynaklarının geleceğinin artık yaratıcılığın ön planda olacağını gösteriyor. Slaytte gördüğünüz gibi, 2015 yılında bir kişinin yaratıcılık yetkinliği onuncu sıradayken, bugün bu üçüncü sıraya yükselmiş durumda. Yani artık çalışanlar daha yaratıcı olmalı ve yaratıcı fikirler sunmalılar. Bu, şirket içinde bir öneri sistemi olarak kullanılabilir, ancak biz bu konuyu daha derinlemesine ele alacağız ve eğitimde bunu daha iyi anlayacaksınız.

 

Yani, asıl sorunumuz sadece fikirleri ifade etmek değil, bu fikirleri inovasyona dönüştürememektir. Burada, çalışanlarımızın önümüzdeki 10 yıl boyunca, 2020'den 2030'a kadar ve hatta 2040'a kadar çok farklı yeteneklere sahip yeni nesil bir insan kaynağına ihtiyacımız olduğunu vurgulamak istiyoruz. Bu insan kaynağının sorunları etkili bir şekilde çözebilmesi, yaratıcı olabilmesi, çalışanları yönlendirebilmesi, duygusal zekası yüksek olması, zihinsel esnekliğe sahip olması ve müşteriyi iyi anlaması gerekiyor. Böylelikle yeni nesil şirketler inovasyon süreçlerini başarıyla uygulayabilirler.

 

İnovasyon, Latince bir kelime olabilir, ancak dünya genelinde birçok Latin kökenli kelime gibi, herkes tarafından anlaşılabilen bir ortak dil haline gelmiştir. Ülkemizde, inovasyon konusunu sıkça konuşuyoruz, ancak aynı zamanda yenilik, yenilikçilik, yenilesim gibi kavramlar da kullanılıyor. Ancak ben hala inovasyonu tercih ediyorum çünkü inovasyon, sonuçta ticari bir başarı elde etmeyi gerektirir. Yenilik bunu sağlar mı? Belki sağlamayabilir. Örneğin, muhasebe sisteminizi dijitalleştirmiş olabilirsiniz, ancak bu size hemen bir katma değer sunmayabilir. Ancak sonunda mutlaka bir değer sağlayacaktır. Bu nedenle, şirketinizin içinde inovasyonu bir kültürel değer olarak benimsememenizi şiddetle öneriyorum.

 

Peki, inovasyon ile ilgili daha açıklayıcı tanımlar yapalım. İnovasyonun bir tanımı, karlı yeni ürünlerin geliştirilmesidir. Her ürünün maliyetleri vardır; bu maliyetler arasında vergiler, SGK primleri, çalışan maaşları, hammadde maliyetleri, enerji maliyetleri ve diğer birçok unsur bulunur. Bu maliyetlerin üzerine kar marjı ekleriz ve ürünleri satarız. Şimdi, kar marjını artırmanın en önemli yollarından birinin maliyetleri düşürmek olduğunu söylemek istiyoruz, ve buna "maliyet inovasyonu" adını veriyoruz. Ürün fiyatını artırmak, kar marjınızı artırmak için bir yol olabilir, ancak bu durumda müşteri ile karşı karşıya gelebilirsiniz. Belki müşteriler ürünü daha pahalı görürler, ama her zaman bir örnek vermek istiyorum, yanlış anlamayın. Kimse Apple cep telefonlarının fiyatını sorgulamaz. Bunun yanı sıra ülkemizde üretilen diğer cep telefonları da mevcuttur, bu da demek ki insanlar Apple'ı tercih ediyorlar çünkü Apple ürünleri daha çekici geliyor, onları farklı kılıyor ve daha iyi algılanmalarını sağlıyor. Apple, aynı zamanda bu fiyatın altında maliyetleri kontrol eder mi? Elbette, hepsini kontrol eder ve ürünlerini Çin'de üretir. Gelecekte ne yapacaklarına dair ise zaman içinde göreceğiz. İşte bu nedenle "karlı yeni ürünler üretme ve inovasyon" kavramını kullanıyoruz.

 

İnovasyon, hizmetlerin ve iş yapma biçimlerinin farklılaştırılması anlamına da gelir. Bu, "yaratıcı iş yapma inovasyonu" olarak adlandırılabilir. Ürünleri müşterilerin kullanımına sunma süreci, pazarlama ve satış inovasyonlarına bir örnek teşkil eder.

 

İnovasyon, firmaların değer yaratan yeni ve yaratıcı fikirleri ticari amaçlarla uygulamaları anlamına gelir. İnovasyon için fikirler her zaman tamamen yeni olmak zorunda değildir; bazen eski fikirler, yeni bilgi, teknoloji ve bilgisayarlar gibi unsurlarla birleştirilerek ticari bir başarıya dönüştürülebilir. Kendi tanımımdan bir örnek vereyim: Eski, yeni ve farklı fikirleri alıp üzerine yaratıcılığı ekleriz ve bunları bilgi ve teknolojiyle birleştiririz. Bu bir ürün, bir hizmet veya bir servis olarak müşterilere sunarız ve karlı bir iş yaparsak, bu sürece "inovasyon" deriz.

 

İnovasyon süreci, fikirle başlar. Fikirleri nereden bulacağımızı bir sonraki eğitim bölümünde ele alacağız. Bu fikirler, çalışanlarımızdan, müşterilerimizden, bilgisayarlarımızdan, internetten veya şirketin paydaşlarından gelebilir. İnovasyon her zaman bir fikirle başlar ve bu nedenle fikirlerin önemi büyüktür.

 

Patronun fikri elbette önemlidir, ancak günümüzde kolektif zeka da büyük bir öneme sahiptir. Birlikte çalışarak yeni konseptler oluşturmamız gerekiyor. Bir fikri alıp bir konsepte dönüştüreceğiz. Bu yeni bir ürün konsepti, yeni bir satış konsepti, yeni bir pazarlama konsepti veya yeni bir kampanya konsepti olabilir. Bu konsepti, fikir sahibi olan bir konsept haline getireceğiz. Ardından bir prototip oluşturacağız. Bu sistem gerçekten çalışır mı? Gerçekten talep görür mü? Yaptığımız yeni ambalaj insanların ilgisini çekti mi? Bize ek gelirler sağlar mı? Bu aşamaya "prototipleme" adını veriyoruz. Eğer her şey yolundaysa ve yaptıklarımız çok sayıda kişiyi memnun edecekse, o zaman üretmeye başlıyoruz. Yeni ürünler üretiyoruz, hizmetler geliştiriyoruz ve satış sonrası hizmetlerimizi değiştiriyoruz. Sonra da bunları bulunduğumuz pazarlara sunuyoruz.

 

Tabii ki, bu süreçte şimdiye kadar "AR-GE" kelimesini kullanmadım, dikkatinizi çekmiş olabilir. Genellikle Türkiye ve diğer ülkelerde AR-GE olmadan inovasyon olamaz diyen birçok iş insanı ve iş yeri var. Ancak AR-GE önemlidir, AR-GE konseptimizi başka bir eğitimde ele alacağız. Ancak burada bahsettiğimiz inovasyon, AR-GE yapmadan da gerçekleştirilebilir. Bir fikri başka yerlerden bulabilirsiniz, internetten bulabilirsiniz, tedarikçilerinizden öğrenebilirsiniz, bir konferansta duyabilirsiniz, bir danışman size bunu önerebilir veya üniversiteden bulabilirsiniz.

 

Eğer "inovasyon ne değildir" diye sorarsak, bunun buluş veya icat olmadığını belirtmeliyiz. Bu kavram AR-GE'de sınırlı değildir ve belirli sektörlerdeki firmalarla sınırlı da değildir. Herkesin bu sürece katkı sağlaması gerekir. Turizm şirketleri, makine imalat sektörü, kimya sektörü, perakende sektörü, gıda sektörü - hepsi inovasyonu benimsemelidir. Bu sadece bir faaliyet değil, aynı zamanda bir kültürdür. Bu kültürü şirketinizin her alanına yerleştirmeniz ve her çalışanınızın, "Bu işi farklı nasıl yapabilirim? Şimdi inovasyon yapabilir miyim?" gibi düşünmesi gerektiğini anlamamız gerekiyor. Bu, ortak bir zeka, ortak bir kültür, şirketinizin temel değerleri arasında yer alması gereken bir süreçtir, değerli arkadaşlar.

 

Diğer faaliyetlerden bağımsız değil, AR-GE merkeziniz varsa onunla ilgili, muhasebenizle ilgili, kalite departmanınızla ilgili, insan kaynaklarında inovasyon gerekiyor, kalitede inovasyon gerekiyor, üretimde de inovasyon gerekiyor.

 

Peki, bunları kim yapacak? Vallahi, bir kişinin görevi de değil, bu kolektif zeka gerektiren bir süreçtir, demiştik. Kolektif akıl, hem beynimizin gücünü kullanmamızı gerektiriyor, hem de beynimizin, ben her zaman "software" dediğimiz aklımızı kullanmamız gerekiyor.

 

Yani inovasyon, beynimizin "hardware"ı ile aldığımız, "software"ımızı buluşturarak gerçekleştirdiğimiz bir süreçtir. Peki, neden inovasyon yapmalıyız? Dünya bunu yapıyor ve dünyadaki herkes neden inovasyon yapıyor?

 

Birincisi, para kazanmak istiyorlar; herkes topluma değer katmak istiyor. Toplum dediğimizde, bu toplumun içindeki bireylerin memnuniyeti, müşteri kazanmak istiyorlar, tedarikçilerle çalışmak istiyorlar, değer katmak istiyorlar, ülke ekonomisine katkı sağlamak istiyorlar, büyümek istiyorlar ve istihdam sağlamak istiyorlar.

 

İnovasyon, ekonomileri, yaratıcı ekonomilerin en büyük farklarından birisi: para kazanmak, değer yaratmak, büyümek, istihdam sağlamak. Bunların hepsi önerilerde, katma değer sağlamak diyebiliriz.

 

Peki, bunları nasıl yapacağız? Yani yeni müşteriler bulmamız gerekiyor, mevcut müşterilerimizi daha fazla memnun etmemiz gerekiyor, yeni pazarlar bulmamız gerekiyor, ürünlerimizi mevcut olmayan pazarlara sunmamız gerekiyor, ürünlerimize talep artışı sağlamamız gerekiyor, yüksek katma değerli ve kar marjı yüksek ürünler üretmemiz gerekiyor.

 

Peki, bunları yapmak için, yani yeni müşteriler bulmak, yeni pazarlar bulmak, talep artırmak, yüksek katma değerli ürünler üretmek için ne yapmamız lazım?

 

Hiç şüphesiz, yeni ürünler ve hizmetler tasarlamamız gerekiyor, yaratıcı olmamız gerekiyor, mevcut problemleri çözmek gerekiyor. Problemler nelerdir? Müşterilerimize sunduğumuz hizmetin veya ürünün beğenilmeyen yönlerini çözmek gerekiyor.

 

Problem çözme, başka bir eğitimde tekrar ele alacağımız bir konu, değerli arkadaşlar. Yani, ben problemleri çözmem gerekiyor. Problemlerimden biri maliyet yüksekliği ise, bunu düşürmem gerekiyor, hiç şüphesiz. İhtiyaçları karşılamam gerekiyor, yeni teknolojileri kullanmam gerekiyor.

 

İster bunu "Endüstri 4.0" deyin, ister "Endüstri 3.0" deyin, işte bu teknolojileri kullanmam gerekiyor. Yani, müşterimin ilgisini çekecek ürünüme, belki üç boyutlu yazıcılarla katma değer eklemem gerekiyor, internet eklemem mi gerekiyor? Robotlar mı eklemem gerekiyor? Ekran mı eklemem gerekiyor? Yeni teknoloji ve fırsatları kullanmam gerekiyor.

 

Yani, arkadaşlar, sözün kısası, yeni bir heyecan yaratmanız gerekiyor. İnovasyon ve yaratıcılık yeni bir heyecan demektir, eski heyecanı bırakıp yeni bir heyecana geçmeniz gerekiyor. Bu heyecanın içine odaklanmanız gerekiyor.

 

Bakın, bu slaytta çok ilginç bir şirketin yolculuğundan bir örnek var, bir iş dergisi Starbucks hikayesini yayınlamış, demiş ki "Bu şirket, belki içinde 8-10 sentlik kahve bulunan bir ürünü satıyor, ancak bu kahveyi bize 2 dolardan 5 dolara satıyor."

 

Demek ki Starbucks, sadece kahvesinin lezzetiyle değil, lezzetli ise herkes sevmek zorunda değil tabii, ek bir şeyler ekliyor. Hatta biraz araştırdım, bunlar ne ekliyor? Ne sağlıyorlar müşteriye? diye. Bir kere, bir logo sağlıyorlar, logolarını çok iyi pazarlıyorlar ve bu logoyu gördüğünüzde hemen herkes, eğer kahve tutkunuysanız, kahve içmek istiyor.

 

Başka ne sağlıyorlar? İyi bir hizmet sunuyorlar, iyi bir bardak, elimizi yakmayacak sistemler, kafayı dinlendirebileceğimiz alanlar sunuyorlar. Bunun yanında iyi bir hizmet sunuyorlar, isminizi hemen öğrenen çalışanlar gibi, size karşı çok saygılı olan genç insanlar.

 

Ve orada saatlerce oturabiliyorsunuz, isterseniz sabah 8'de girip gece 24'te çıkın, kimse size bir şey demiyor, akşamüzerine kadar bir kahve içseniz bile kimse sizi kovmuyor. Hava soğuksa içerisi sıcak, hava çok sıcaksa içerisi serin.

 

Yani müşteri memnuniyetini yaratıyorlar ve bunu yaparken güler yüz son derece önemli, arkadaşlar. Demek ki, olayları toparlayacak olursak, artık günümüzde müşteri odaklılık, müşteriyi deneyimin merkezine koymak, müşteriye değer sunmak son derece önemlidir.

 

Bir tanesi ülkemizin gururu Türk Hava Yolları, bir tanesi ülkemizin özel bir havayolu olan Pegasus ve son zamanlarda son derece hızlı gelişen başka bir otel zinciri mantığı da var. Neden bunları seçtim? Bunlar çok değerli şirketler, özellikle ilk olanı. Belki bazılarınızın bildiği veya ilk kez duyduğu veya yaşadığı bir şirket de olabilir. Hiçbir oteli olmayan ama korkunç bir zincirle hizmet sağlayabilen bir tanesi. Özellikle 2000'lerin dördüncü devrine geldiğimizde, dünyada yeni şirketler üretildi; Uber, Facebook, Alibaba, Instagram, Netflix ve biraz önce söylediğimiz Starbucks gibi biraz eski ama temelde hepsinin ortak bir özelliği vardı. Bu şirketlerin ürünleri çok yaratıcı ve farklıydı, insanları cezbetmeyi başarıyorlardı ve insanlar bu ürünleri kullanmaktan büyük keyif alıyorlardı. Ayrıca bu ürünlere para harcamaktan çekinmiyorlardı. Hatta gördüğünüz gibi, 2007'den önce var olmayan birçok şirket, 2020'lerde bu şirketlerin değerleri milyarlarca dolara ulaştı. Bugün Apple bir buçuk trilyon dolar, Samsung yaklaşık 1 trilyon dolar, Amazon ise bir trilyon doların üzerinde değere sahip. Netflix ve WhatsApp gibi şirketler de aynı şekilde büyük değerlere ulaştı. Peki, bunların temel özelliği nedir?

 

Bu firmaları kuran girişimcilerin yaratıcı fikirler üretmeleri, değer tekliflerini inovasyon sürecinde bilmeleri ve bunları çok iyi anlatabilmeleriydi. Demek ki, biz de inovasyon süreçlerini anlarsak ve yaratıcı fikirler geliştirirsek, belki de bir gün bu şirketlerden biri olabiliriz. İnovasyonun ve yaratıcı düşüncenin önemini bu şekilde özetledik. Şimdi, kısa bir aradan sonra ikinci konumuza geçelim. İkinci konumuz ise nasıl inovasyon yapacağımız ve hangi yolları izleyeceğimizdir. Bu konulara birazdan değineceğiz. Birinci kısmı dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.

Prof.Dr. Ruhi Kaykayoğlu ・ 26 dk