Pandemi sonrası yeni iş modellerine uyum sağlamak

Pandemi sonrası yeni iş modellerine uyum sağlamak

Hepimiz pandemi ile yaşamaya alıştık. Bunun iyi ve kötü yanları bulunuyor. COVID-19’a alışmak, birçok insanda değişim arayışını yavaşlatırken bir gün herşeyin “normale” döneceği düşüncesini kökleştiriyor.

Yaşanmakta olan güncel ekonomik meselelerin yaygınlığı, insanları pandemi sonrasında kendilerini ayrıştıracak yeni yöntemlere odaklanmak yerine birbirleri ile dertleşmeyi tercih etmesini getiriyor. Böylece “yıkılmadım ayaktayım” şarkısını söyleyen bir insan topluluğu haline geliyoruz. Bu durum, şirketler için de çok farklı değil. Hayatta kalmak için olaylara olumlu yanından bakmak ve birbirine tutunmak zorunluluk ancak pandeminin sonrasında işler açılmaya başlayınca bu tutunmanın başka bir form alması zorunlu. Yoksa tutunduğu yerde kazandığı ataletle hem kendisinin hem de birbirinin hareket etmesini engelleyen bir yapı ortaya çıkabilir.

 

Bu, uzun süre oturduktan sonra ayağa kalkınca insanın başının dönmesine ya da bacağının karıncalanmasına benziyor. İnsanların arada kalkıp hareket etmesi bu sıkıntının ortaya çıkmasını engelleyebilir ancak şirketlerin iş olmayan ortamda iş varmış gibi operasyon yürütmenin maddi yükünü kaldırması mümkün değil. Bu nedenle, özellikle, nakit akışına daha bağımlı olan KOBİ’lerin bu egzersizi yeni iş ve gelir modelleri yaratacak kurgular yapmak için gerçekleştirmesi gerekiyor.

 

1993’teki ekonomik krizin öncesinde yabancı dergilerden çeviri yapıyor ve bunları daktilo ederek teslim ediyordum. Krizle birlikte şirketler bu işleri kısmaya ve az miktarda işi kendi içlerinde halletmeye başladılar. 1990’ların ortasında bu durum yaşanınca ben de gidip bilgisayar aldım ve kitap çevirisi işine girdim. İnternet bağlantısı ve online sözlük uygulaması sayesinde çok daha hızlı çeviri yapmaya başlamıştım ve kısa çeviri kadar iyi getirisi olmasa da daha düzenli gelir oluşturan bir işim oldu. Üstelik daktiloda her hatada yeniden yazma zorunluluğu varken bilgisayarda bütün düzeltmeler yapıldıktan sonra çıkış almak işi çok pratikleştirmişti. Mühendis olmama karşın üniversitede bilgisayarı yoğun kullanma fırsatım olmamıştı ancak bu deneyim, Reuters ajansının makinelerini değiştirdiği bir dönemde medyada dış haberler editörü olarak iş bulmamı sağladı. O dönemde haber akışını takip etmeyi sağlayan bilgisayar kullanma bilgisi, çeviri ile başlayan 30 yılı aşkın bir kariyer getirdi. Bunun anlamı, düzenli gelir ve bilgi kaynaklarına sürekli erişim oldu.

 

İçinden geçtiğimiz dönem, buna benzer bir dönüşümü zorluyor. Önceki ekonomik sistemdeki yüksek ekonomik hareketlilikten pay alarak yaşama dinamiği yerine uzmanlığa ve sürekli tekrarlanan gelir modeline dayalı bir biçimde dijital işletme normalinde yaşamaya odaklanmak gerekecek. Bu, yaptığınız işi ürünleştirmeniz ve farklı alanlarda kullanılabilen bir biçimde sunmanız anlamına geliyor. Dijital iş yönetiminin üç temel unsuru olan esneklik, platform ve ekosistem üzerinden düşünmek bu konuyu daha anlaşılır hale getirecektir.


Esneklik, yaptığınız işi değişen ihtiyaçlara uyarlama gücünüzdür. Üretimde bu, aynı ürünü büyük miktarda üretmek yerine farklı ürünleri ihtiyaç duyulan miktarda üretmek anlamına gelir. Üretimde bu, bir bisiklet fabrikasında scooter veya mutfak dolabı da üretebilmek anlamına gelirken bir kasap için köfte, sucuk ve hatta pişirilmiş et üretebilme gücü anlamına gelir.

 

Platform, kuralları belli olan ve buradaki hizmet ve ürün arzını güvenilir kılan ortamdır. Dijital dünyadaki çevrimiçi pazaryerlerinin iyi bir örneğini oluşturduğu platformlar aslında çok eskiden beri alışık olduğumuz bir kavram. Oto sanayi siteleri, Mısır Çarşısı, müzik endüstrisine de merkezlik etmesine karşın aslında manifaturacıları bir araya getiren İstanbul Manifaturacılar Çarşısı (İ.M.Ç.), elektronik ihtiyaçlarının karşılandığı Yazıcıoğlu İş Hanı veya Perşembe Pazarı gibi oluşumlar, platformların çok geriye uzanan örnekleridir. Şöyle bir gezildiğinde ürün fiyat ve kalitesinin yanı sıra hangi satıcının da daha güvenilir olduğunu anlamaya olanak tanıyan bu kümelenmelerin yeni normaldeki benzerlerinin –esnaflıkta olduğu gibi- çok katı kalite ve faaliyet kuralları ile tanımlanması gerekir.

 

Ekosistem, ise platformun aksine mümkün olduğunca esnek olmalı; rahatça katılan tedarikçi ve tüketicilerin operasyonlarını tamamlayıp kolayca çıkış yapabilmelerine olanak tanımalıdır. Mısır Çarşısı’nın herhangi bir kapısından girildiğinde istenilen ürünlere ulaşıp ihtiyaca göre aynı kapıdan veya diğer kapıdan çıkmaya olanak tanıyan yapısı bunun iyi bir örneğidir. Sıkışıklık gibi görülen kalabalık ise, bu modelin geçerliliğini gösterecek şekilde yüksek ilgi düzeyini ortaya koyan sağlıklı bir göstergedir. Ekosistem kurgusunda önemli olan sadece müşteriler ya da alıcılar değildir; tedarikçilerin mallarını rahatça dükkanlara ulaştırması ve dükkan çalışanlarının çok çeşitli ürünleri, müşteri sorduğunda rahatça ulaşılacak şekilde dizmesi ya da istiflemesi de bu üçlü sistemin başarısı için önemli bir koşuldur.

 

Pandemi sonrasının iş modellerinin özelliklerini bir sonraki yazıda incelemeye devam edeceğiz.

 

 

Kerem Özdemir

23 Kasım 2022